Mahalle...
Bu mahalleye yeni taşınmıştı.
Hep gelip geçerken gördüğü bu muhitten çok hoşlanmış, ani bir kararla buraya yerleşmeye karar vermişti.
Hayatları çok farklı insanlar, çok farklı icraatlarla beraber aynı sokakta yaşıyorlardı.
İlk günleri hep yerleşme, düzenleme ve dizayn ile geçti.
Daha sonra, kendisini bir kılığa soktuğuna inandığı zaman "artık tanışma zamanı" dedi.
En yakınındaki evden başlayarak bütün sokaktaki evleri bir bir gezdi.
Herkesle kısa bir hasbihal etti.
Şaştı kaldı...Komşuları çok maharetli ve çok enteresan insanlardı.
Hepsinin birbirinden farklı bir evi ve hali vardı.
Yeni komşuları onu çok güzel karşılamış, kimi yaptığı kekten ikram etmiş, kimi başka güzellikleri paylaşmış, kimi ayaküstü çok zevkli ve zarif bir şekilde onunla sohbetini paylaşmıştı...
Şoktaydı...nereye gelmişti böyle...
Burası bir hayaller ülkesi olmalıydı.
En çok merak ettiği, hayatı boyunca öğrenmek istediği, hoşlandığı, zevk aldığı ne varsa yeni taşındığı bu sokaktaydı...
Çok kişiyle tanıştı.
Mutluluktan uçacak gibi oldu...
Ayakları yere basmıyordu.
Yeni komşuları gibi, oda yaptığı, becerebildiği her şeyi, duygularını onlarla paylaşmak için can atıyordu.
İlk günler her sabah işini gücünü aceleyle bitirip, hemen kapıda ayak-üstü komşularını ziyarete gidiyordu.
Hepsine uğruyor, selam veriyor, yaptıklarına göz atıyor ve fikirlerini söyleyip evine dönüyordu. Dönerken de saat neredeyse öğleni buluyordu...
Günler bu şekilde ardı sıra geçip giderken o da evine misafir kabul etmeye, ara sıra ayak-üstü sohbet etmeye başlamıştı.
Onunda yaptığı işleri beğenenler ve fikirlerine hak verenler vardı.
Bu onu çok mutlu ediyordu.
Bu paylaşımcı mahallede günlerini bu şekilde geçirmeye başladı.
Önceden yaptığı işlerinin ve düzeninin tamamen dışına çıkmıştı. Çok haz alıyordu bu komşuluklardan. Bazen de huzursuz oluyordu.
Çünkü çok merak ederek her gün kapısını çaldığı komşularına gitmek neredeyse 2-3 saatini alıyordu.
Kendi evinin işi ve onunda göstermek istedikleri falan...derken bazen bu süre 4 saati buluyordu. Bu kadar vaktini harcamak planladığı bir şey değildi.
Zaten bir çok şey planladığı gibi değil de, kendi halinde ilerleyip gidiyordu.
Bir müddet bu zevkli ve eğlenceli komşuluklar böyle devam etti.
Kendisine yakın gördüğü insanlarla daha özel görüşüyor, ziyaretlerini aksatmamaya çalışıyordu.
Ne ilginç insanlar vardı.
Ne kadar becerikli, ne kadar güzel, ne kadar candan ve samimi, ne kadar içten...
Bu arada bir gün bir şey fark etti; komşularından birinin bir sabah evinin boş olduğunu gördü.
Çok şaşırdı...nereye gitmişti ki...
Bir-kaç kişiye sordu ama tatmin edici bir cevap alamadı.
O, yeni geldiği masallar ülkesine benzeyen bu mahalleye kendisini o kadar çok kaptırmıştı ki...komşusunun eşinden ayrıldığını ve bu yüzden taşındığını fark edemedi.
Bir başka komşusunun yokluğunu ise çok zaman sonra fark etti.
O da hasta olduğu için uzun zaman bir yerlere çıkamamış ve kimseyi de evine kabul edememişti...
Durumunu sorgulama zamanı 4-5 ay sonra kendiliğinden geldi...düşündü...bir anda kendisini kötü hissetti.
Çocuklarıyla konuşurken bile aklı çoğu zaman komşularındaydı...
Burada farklı bir şey bulmuştu.
Hayatında bir boşluk vardı da sanki bu boşluğu yeni taşındığı mahallede doldurmuştu.
O tarif edemediği, bazen kendisine itiraf bile edemediği boşluğun yerini şimdi başka bir duygu almaya hazırlanıyordu.
"Suçluluk" duygusu.
Komşularını çok sevdiği ve değer verdiği halde onlara daha az gitmeye karar verdi.
Kendi yaptıklarını paylaşmak için geçirdiği zamanı planlamaya da karar verdi.
Hemen uyamayacağı kurallar koymuştu kendisine. Bunun farkındaydı. Ama bu şekilde devam etmek istemiyordu.
Bütün düşüncelerini ve zamanını ele geçiren bu gidişata bir son vermeliydi.
Mahallede bir kaç ev vardı.
Burada yaşayan insanların kendisine az gelmesinden bazen içerliyordu ama baktığında gördüğü bir şey vardı ki;
Akıl almaz bir şekilde bu evler sürekli kalabalıktı...
Düşündü; bu ev sahibelerini çok seviyor ve takdir ediyordu. Onlar gibi olmak istediğini ama bunu şu haliyle başarmasının güç olduğunu fark etti.
Önce kendisine zaman vermeli ve bu mahalledeki düzeni tam olarak anlamalıydı.
Bu kadar çok insanı ağırlamak ve gönlünü almak kolay olmamalıydı...
Şaşırıyordu ama şimdilik bunu nasıl yaptıkları konusunda bir fikir yürütmek istemiyordu...
Komşularından biri bir sabah sessizce kapısını çaldı.
Bu mahalleden gideceğini ve kimsenin ilk günlerdeki gibi kendisine ilgi göstermediğini anlattı.
Yalnız kaldığını ve hislerinin, duygularının çok karışık olduğunu izah etti ona...
Anladı onu ve gitmesine engel olamayacağını da anladığı an; onu unutmayacağını söyleyerek veda etti üzgün komşusuna.
Bir başka gün dînî öncelikleri olan bir komşusu onunla dertleşti...
Bu ziyaretlerden dolayı bazen ibadetlerinin saatinin aksamasından dert yandı...Ve üzgün bir halde bu konuda kafasının ne kadar karışık olduğunu söyledi...
Yine kendisinin gittiği bir ziyarette ev sahibi ona bu mahallede vefâ olmadığını söyleyince çok şaşırdı...
Ve daha neler neler...
Kendince bir sentez yaptı ve ortaya bir tez attı, şöyle ki;
Bu mahalle büyülü gibiydi...
Kimse ne yaşayacağını bilmeden buraya taşınıyor, sonra gidişata göre bir karar veriyor, evini, vaktini ona göre dizayn ediyor ve yola öyle devam ediyordu.
Bu arada mahalleye sık sık yeni taşınanlar olduğu gibi, sık sık mahalleden uzaklaşanlar da vardı.
Sayıları belki eşitti.
Başlayanlar, bitirenler...
Yerleşenler, ayrılanlar...
Kimi buraya tamamen öylesine taşınmıştı...bir amacı yoktu. Sadece komşularıyla iyi vakit geçiriyor, onları ziyaret ediyor, çay-kahve içiyor, arada evine misafir de kabul ediyor ama kendisini çok da zorlamıyordu.
Bu kişiler çoğunlukla uzun süredir mahalledeydi...
Aşırı bir kalabalık olmamakla birlikte evleri genellikle ziyaret edilirdi. Saygılı-mesafeli bir yapıları vardı ve kimse de bundan rahatsız değildi.
Bazıları bu mahalleye taşındığı andan itibaren çok azimlilerdi. Bütün mahalleyi tanıyor ve kendilerini tanıtmak istiyorlardı.
Hemen her gün evlerine sabahtan yarı gecelere kadar misafir kabul ediyorlardı.
Bu durumda olan arkadaşlarını çok seviyor ve takdir ediyordu ama bunu başarmanın herkesin yapabileceği bir şey olmadığının farkındaydı...
Bazı komşularının da bunu yapmaya çalışarak kendilerini zorladığını ve yıprandığını gördü.
O zaman sitem ettiklerine şahit oldu...
Çünkü hedefledikleri şeyi başarmak kolay olmasa da hemen ulaşmak istemeleri ve işlerin umdukları gibi gitmemesi onları fazlasıyla yoruyor, usandırıyordu.
İşte bu noktada yine ayrılıklar başlıyordu...
Bazı komşuları ise çok sessizdi. Onlar sadece bir-kaç ev ziyareti yapar ve bunun dışına pek çıkmazlardı. Kendisine gidilmesinden mutlu olur ama bunu sürekli beklemezlerdi. Bu komşularının da rahat ve mutlu olduğunu fark etti...
Bazıları ise kendisine bile tarif edemediği sebeplerle bu mahalleye gelmiş ve bir müddet oturduktan sonra sıkılmış, aradığı şeyi bulamadığını düşünerek taşınmış ve gitmişlerdi...
Büyülü bir mahalleydi burası...
Sokak sokak evleri, evlerin içinde ev sahipleri...
Herkes ayrı bir âlemdi...
Herkeste olan farklı bir kalpti...
Herkesin bir hayatı ve bu mahallenin günlük rutin işleri dışında yaşaması gereken kaderleri vardı...
Kiminin hastalıkları...
Kiminin ayrılıkları...
Kiminin sevinçleri...
Kiminin üzüntüleri...
Kiminin doğumları...
Kiminin ölümleri...
Kiminin düğünleri...
Kiminin çocukları...
Herkesin halleri...kederleri...farklı farklıydı...
Anlamıştı...bu mahallede en ortak nokta "paylaşmaktı".
Paylaşmak bir insana en büyük mutluluklardan birini bağışlardı.
Ama bu bir alışkanlık olduğunda, 'bağımlılığa' dönüşüyor ve bazılarına acı veriyordu.
Acı vermemesi için çok bir şey beklememek lazımdı.
Beklentiler yükseldikçe üzüntüler ve vazgeçişler çoğalıyordu.
Asıl vazifeler unutulmamalıydı.
Bu mahallede olmak güzeldi ama, ilk vazife bu mahallede komşu olmaktan önce belki evlat olmak,
eş olmak, kardeş olmak, anne olmaktı...
Her şeyden önce kul olmaktı belki...
Yaradan'a karşı vazifeleri unutmamak, aksatmamak, ötelememekti...
Bu mahalle büyülü olmalıydı, hem çok şey öğretiyor, hem de çok şeyi alıyor götürüyordu...
Kafasını toparlamaya uğraştı...
Buradan gidenleri teker teker hatırlamaya çalıştı ve arkalarından dua etti...
Zordu bu mahallede uzun süre kalmak.
'Burada vefâ yok' diyen komşusunu hatırladı. O komşusu da bu komşuluklara çok anlam yüklemiş, çok şey beklemiş olmalıydı...
......
Ve....bazı kararlar verdi;
Bu mahallede uzun süre üzülmeden ve üzmeden kalabilmek için neler yapması gerektiğini iyice düşündü.
......
Kulluğunun, anneliğinin, evlatlığının, eşliğinin önüne geçmeyecek bir komşuluk diledi...
......
Seviyordu bu mahalleyi...
Burada kaliteli, üretken ve hayatını iyi değerlerle sürdüren insanlar vardı. Onlarla beraber bu komşuluğa devam etmek istediğini de dileklerine ekledi...
.....
Sevgili Katre-i Sevgi, Sevgili Arseli, Sevgili Siyah Kuğu, Canım elife365,
ve şu anda ismini yazmayı kesin unuttuğum bir çok kişi...
Sizleri özledim.......
........
not: bu yazı blog mahallesi için yazılmıştır...
ben çok anlaşılmaz yazılar yazıyorum, o da anlaşılmıştır :)
bu not da sonradan buraya eklenmiştir :)
........
Hoşçakalın.
Gerçekten hayal bir mahalle yok öyle komşuluklar artık sevgiler:))
YanıtlaSilNe kadar guzelll, sanki bizim mahalleyi anlatiyor, bir an bekarlik gunlerimdeki mahallemize gittim ve irdeledim gecmisi, zamanla yasanan tasinmalardan sonra cok ruhsuz oldu mahallemiz, kalanlarla hala bu guzel komsulugu yasatmaya calisiyoruz, evliligimin ilk yillarinda, senelik izinlerimizde; mahallemize girdigim anda sokak basinda aaaa Mevlude gelmis diye bir dalgalanma olur, ben eve varincaya kadar butun mahalle kapimizin onune birikirdi:)) Hey gidi gunler heyyy.
YanıtlaSilgüzellikleri yaşamak için, elindekileri sıkı tutmak gerekir. kapılmamak gerekir,unutmamak gerekir,hersei dozunda yaparsak ömür boyu mutlu oluruz.
YanıtlaSilOyledir blog dunyasi..sen cok merhametli ve sefkatli anlatmissin balim..
YanıtlaSilButun yazindan en son notu tutuyorum..
Ve onlara dua ediyorum..
Sevgiler.
GÜLÜM AĞLATTIN BENİ
YanıtlaSilNE KADAR GÜZEL BİR YAZI YAZMIŞSIN GERÇEKTEN BENDE ÇOK MERAK EDİYORUM ARKADAŞLARIMIZI
SIKINTIDALARSA RABBİM SIKINTILARINI GİDERSİN HASTALARSA ACİL ŞİFALAR
ÇOK DUYGULANDIRDIN BENİ
ALLAH SENDEN RAZI OLSUN
ALLAHA EMANET OL Bİ TANEM
Naylon bebekler gibi bloglarda da sahte insanlar ve insancıklar elbetteki vardır.Önemli olan herkese herşeye değeri kadar zaman ayırabilmekte.Dediğin gibi ''Bu mahallede uzun süre üzülmeden ve üzmeden kalabilmek için neler yapması gerektiğini iyice düşünmek'' gerek.
YanıtlaSilbu ne güzel bir anlatımdır, bu ne güzel bi farkındalıktır. Ben de kendimi buldum yazında ve yerden göğe haklısın. Biliyorsun ben de kapatıcaktım sonra kararsız kaldım şimdi herşey yolunda. Ama küçücük hikayen çook hoşuma gitti hatta izin verirsen senin adın altında yayınlamak isterim. Güzel, akıllı komşum iyi ki varsın. Sabah kahvesine sana geldiğim iyi oldu. Sevgiler mutluluklar sana:)
YanıtlaSilsıkılmadan okudum ve sizi anladığımı düşünüyorum
YanıtlaSilyazının ortalarında blogosferden bahsettiğinizi anladım
ben biraz geç anlarımda :))
sonuç olarak çok keyifli ve doğru bir anlatım
zekanıza,kaleminize sağlık
sevgiler
keyifle okudum yüreğinize sağlık.çok hoş yüreğinizdeki nağmeler..Mytlu ve sağlıklı günleree...
YanıtlaSilYüreğine sağlık ne güzel dile getirmişsin yine Sevgili Birben...
YanıtlaSilBen yazının başında tahmin ettim ve yanılmamışım...
Tabiki herkezin kendi dünyası yalnızlıkları yada kalabalıkları var...
Hepimiz kalabalıkların içersinde yalnızız aslında...
Bne bazen aklıma düşen arkadaşlarımı ziyaret ettiğimde hasta yada sıkıntılarının olduğunu farkedince çok üzülüyorum ve yoklukları beni çok üzüyor...
Benm blog dünyasına girmemdeki amaç o ufacık yorumlardaki kocaman sevgi sözleriydi...
Gerçek hayatta yıllarca sırtında taşıyıp bir gün indirmek zorunda kaldığın insancıkların teker teker beni terkedişleri tabi bu terkediş menfaatlerin bitmesiyle alakalı çünkü ben artık annemle ilgilenmesi gereken biri olmuştum ve önceliklerim değişmişti ,bu yalnız kalışın ardından belki sanal dünyada gerçek kalabalığı yakalamak ve mutlu olmaktı ne mutluki az da olsa bunu yakalıyabiliyor , ufacık bir ziyaretten ve hoş bir iki laftan mutlu oluyorum...
Yaptıklarımızın beğenilmesinden paylaşmaktan ve yapmacıksız gerçek takdirden hoşnut olup kendimi bir nebze olsun yalnız hissetememin verdiği haz çok büyük...
Umarım bende sizin özellikle belirttiğiniz dostlarınız gibi satır aralarında bahsedilen isimlerden olurum belki bir gün yada hiç bir zaman ...
Ama ne olursa olsun sevmek ve sevilmek güzel...
Sevgilerimle...
Sevgili Emel,
SilSizin benim için öyle farklı bir yeriniz var ki...bunu kelimelerle burada tarifim zordur belki...
Ama şuna inanın, bana olan yorumlarınızı okurken sizin yüreğinizin büyüklüğü ve güzelliği karşısında eziliyor ve buna karşın size layık bir dönüş yapamayacağımdan çok korkuyorum.
Siz çok zarif, çok sevdiğim birisiniz...
İsminiz bende özel...
Bunu bilin ne olur...
Selam, sevgi ve dua ile ♥♡♥
İlginç bir bakış açısı. Çok güzel. Benzetme yöntemiyle gerçekten hoş bir şekilde anlatmışsınız blog alemini. Hem el işlerini hem de yazılarını paylaşan bir arkadaş bulduğum için sevindim açıkçası. Ben de yazmayı seviyorum çünkü. Ama dediğiniz gibi, blog dünyası başka bir alem. Görseliniz ne kadar çoksa ve güzelse o kadar popüler oluyorsunuz gibi geliyor bana. Uzun uzadıya bir şeyleri okumaya pek vakti ve sabrı yok kimsenin. Takdir edilmek insanın nefsinden gelen bir şey. Bloglarda aldığımız yorumlar bizi mutlu ediyor. Tarifini verdiğimiz keki eşimize yaptığımızda bir teşekkür almıyorsak bile, burada (tarifi okumadan sadece resimlere bakarak dahi olsa) birileri "eline sağlık" diyor bize çünkü... Benim ki sadece bir örnek, blog açmanın tek sebebi bu değil elbet, ama önemli bir fatör olduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilDeğerli Beyza Hanım, bu güzel ve içten yorumunuz için teşekkür ederim.
SilHerkesin farklı bir dünyası ve onun içinde binbir türlü meşgalesi var.
Sanırım bizi rahatlatan ve mutlu eden bir şeyler arıyoruz...
Sevgilerimle♥♡♥