Sandık Hikâyesi
Birçok blogcu arkadaşım elişi ile meşgul.
Aslında ne yaptığımızı bazen tarif etmek gerek...
Son zamanlarda okuduğum en içten yazı...
Biliyorsunuz buraya kendim yazıyorum; ama bu hakikatin blogumda olmasını istedim.
Buyrun;
"Bu bir baza hikâyesidir aslında…
Ve çoğu evde artık her şey bazanın içine, kanepenin altına, gardıropların raflarına, konsolların çekmecelerine yerleştirilir.
Bekleşen şeylerin ince ince işlenmiş kanaviçe gülleri, kolalanmış dantel uçları yoktur.
Outlet mağazalardan devşirilmiş tekstil malzemeleridir bunlar.
Üzerlerinde geometrik şekiller, hoyrat güller, rengini şaşırmış çiçekler vardır.
Çoğunlukla evler bazaları, yaylı kanepeleri, dantellere gerek duymayan döşemeleri ile bambaşka evlerdir artık.
Naftalin almaya gerek duyulmaz bu hanelerde ve güvelere ziyafettir artık bütün ince işler.
Maziyi savura savura bir rüzgâr esmiştir bir zamanlar ve oluşan tayfun sandıkları, içindekileri, gözlerin nurlarını, ellerin emeklerini bilinmez göklere havalandırmıştır.
Hortum öyle kuvvetli dönmüştür ki; sadaka taşları olan sokakları, ahşap evleri, iç avluları, cumbalı balkonları, ajur perdeleri, delik işi büfe örtülerini, altın sarısı kahve fincanlarını, sedirleri, divanları, yer sofralarını, dantelden perdeleri, ören bayan peçeteleri, nako fiskos takımlarını, kenarları oyalanmış havluları, iğne oyası işlenmiş yemenileri, inceliği, zarafeti, sevgiyi, içtenliği, bağlılığı, diğer gamlılığı ne bulduysa içine çekerek kaldırmıştır hayatımızdan.
Evinden sandığıyla, kırmızı kuşağıyla, bembeyaz masumiyetiyle çıkan gelinler vardı bu tayfundan evvel.
Hatırlarsınız siz de, tüm mahallenin gözü önünde evinin hanımı olmaya, eşinin anne babasına saygı duymaya, onların canlarının parçası halini almaya, o ailenin üyesi olmaya yemin eden bir gidişle ayrılırdı kızlar büyüdüğü sokaktan.
Çocuklar ellerinde gelinden istedikleri sırma tellerle baka kalırlardı konvoyun ardından. Bütün komşular mahzun olmanın burukluğu içindeyken kornalar kulakları acıtırdı ve alır götürürdü mahallenin kızını mahalleden.
Tekbirler ilahiler giderek kısılırdı, uzaklaştıkça gelin alıcılar.
Herkes hakkını helal eder ve ardından ağlaşırlardı.
Annesi fenalaşır yakınları tarafından teskin edilmeye çalışılırdı gelinin.
“Üzülecek ne var zaten sana emanet değil miydi?
Şükret hanım! Allah ağlatmasın.
Ne güzel işte mürüvvetini gördün daha ne istersin, telli duvaklı gitti çok şükür” diye evin içinde teselliler dolanırdı.
Kız beşikte çeyiz sandıkta, diyerek yavrusu küçükken emek vermeye başlayan anne sakinleşir derin bir nefes alırdı.
Tek tek ütülediği eşyalarını kızının güzel günlerde kullanmasını dilerdi.
O bunu hep isterdi.
Her yeni parçayı özenle yerleştirirken kızına hem dualar hem de nasihatler ederdi.
Bunu şöyle kullanırsın, şunu inşallah bebeğine giydirirsin diye söylerdi.
Evin kızının zaman zaman utandığı bazen sıkıldığı konuşmalar geçerdi annesiyle arasında.
Nikâh salonundan şakrak bir veda ile annelerinden ne duygusal ne de fiziksel olarak ayrılmaya niyeti olmayan çiftler var şimdi modernleşen dünyalarımızda.
Sandıkları olmayan çiftler.
O günler gelince hepsini alıveririz canım ne olacak kolaylığının kişiliklerine nasıl bir yansıma yaptığından habersiz gelinler ve damatlar var artık düğün salonlarında.
Kendileri için hayallerle ve dualarla bezenmiş el işlerinin yapılmaması, hayatlarına gereken ciddiyeti katmıyordu belki de.
Doğacağı varsayılan bebeklerine örülmüş patiklerin bile özenle yerleştirildiği sandıklarının olmaması dünyaya çocuk getirmenin de ağırlığını kazandırmıyordu belli ki bu çiftlere.
Öyle anlaşılıyor ki sandık köşeleri olan ahşap bir kutu değildi sadece.
İçine bolca vefanın, sorumluluğun, bağlılığın, sevginin ve emeğin konulduğu terapi edici bir eylemdi.
Bizi hayata ve güçlüklere insan ilişkilerine ve bu deveyi hayırlısıyla gütmeye rehabilite eden bir unsurdu.
Kim umursar bilmem ama mübaşirlerin karı koca isimlerini çağırmaktan yorgun düştüğü bu günlerde sandıktan çıkarılacak çok şey var;
Sabır, anlayış, sevgi, içtenlik, fedakarlık, en çok da emek…"
Yazan: Betül Şatır
ne güzel anlatmış Sevde Ablam...Sandığın aslını göremiyoruz biz Allah görebilenlerden eylesin...
YanıtlaSilSELAMLA...TEŞEKKÜR EDERİM BU TÜR YAZILARA ÇOK İHTİYAÇ VAR ...DEĞİL ÇEYİZLE YAPILAN NASİHAT ARTIK...KIZLARININ DENGESİZ DAVRANIŞLARINI ALKIŞLAYAN ANNELER VAR...AHH DÖNE BİLSEK ESKİ ÖRFLERİMİZE ...SEVGİLERİMLE
YanıtlaSilEminim bir cok kisi begenerek ic cekerek okuyacaktir bu yaziyi..bir sonraki ic cekiste English home magazanin vitrini onunde olacaktir..bu kadar taklitciyiz iste..özünü begenmeyene degistirmek isteyene bir tek sey demek kalir..oh olsun!
YanıtlaSilBu sandıklar çok eskilerde kaldı şimdiki gelin ve damatların ebeynleri bıraktı o güzellikleri.. Şimdi herşey maddiyatta.. Evlenirken her şey tamamlanıyor gençler hayatla mücadele etmesi gerekirken birbirlerine kendini-ailesini kabul ettirme davasına yöneliyorlar ve boşanmalar ardından geliyor anneler babalar sabır demesi gerekirken "boşan" diyen önce onlar oluyor..
YanıtlaSilBenim sandığımdan neler çıktı bak en iyisi sandığımı kapatayım.. :D
Oldukça manidar bir yazı, paylaştığınız için müteşekkirim.
YanıtlaSilSevgi dolu selam ile..
çok güzel bir yazı...takipçinizim bende beklerim:) http://birfiskelezzet.blogspot.com/ sevgilerimle...
YanıtlaSilTuba abla takipteyim artık.Ne mutlu bana ki sandığım hala duruyo :)
YanıtlaSilGerçekten anlamlı bir yazı olmuş.blogunuzu takibe aldım.banada beklerim amediam.blogspot.com sevgiler..
YanıtlaSilÇok manidar ne de güzel ilmek ilmek işlenmiş sözcükler resmen...
YanıtlaSilHafızalarımız tazeledi nerde kaldıo eski değerlerimiz hani...
Yaznın ve paylaşanın yüreğine sağlık...
Sevgilerimle...
Şimdi çeyiz denince, sadece irili ufaklı ev eşyası aklına geliyor herkesin.sandık olsa bile makine işi işlerle doluyor çoğunlukla.maddi manevi ,hiç bir şeye emek harcanmıyor artık. Rabbim sonumuzu hayır eylesin. Allaha emanet ol. Sevgiler canım
YanıtlaSilevlenip gelin ciktigim gün geldi gözümün önünde
YanıtlaSilne denir ki Ahir zaman ,ahir zamannn
.tüm bunlara inat eskiye bagliligimi sürdürmekteyim
tüm bunlara inat özümle kalmaya söz vermisim kendime
rahman razi olsun muhabbetle
Allah razı olsun ne güzel bir yazı olmuş.Gerçekten de sandıklara dualarla konmayınca çeyizler(sabır.sadakat,sevgi vb...) evliliklerde günaşırı sonlanıyor.Allah'a emanet olun.....
YanıtlaSil