Hanımeli ve Çiçek Abbas
Yıl 1999...
Bulunduğum şehirde yerel bir radyoda hanımlar için program sunuyordum.
Programımın adı; 'Hanımeli'.
Telaffuzu çok zor...
Her gün Hanımeli demeye başlamadan önce defalarca tekrarlıyordum.
Programımın adını ben koyamasamda, fon müziğimi seçebileceğimi söylediklerinde öyle mutlu oldum ki...
Nereden bilirdim;
o zaman radyodaki bütün kasetleri dinleyip programımın fon müziğine "Çiçek Abbas" filminin jeneriğini uygun göreceğimi...
Aslında 'bulamadım' dersem sanırım daha doğru olur.
Çünkü özellikle aradığım tek bir parça vardı.
İstanbul'da yaşarken geceleri hüzünle ve derin düşüncelerle dinlediğim; 'Kıymetli ve Aziz bir Dostun' sunduğu programın fon müziğini arıyordum....
Bizim radyoda o kaset olmadığı için geriye kalan bütün kasetleri tek tek dinlemiş ve o zaman öyle bir karar vermiştim.
Tommayster arkadaşa fonumun adını söylemeye çekinmemiş, ama bir kahkaha atmasına ve beni çömezlikle suçlayan bakışlarına da engel olamamıştım...
Payıma lâleler değil, "Çicek Abbas" düşmüştü...
...
Günlük 2 saat uykuyla program sunuyordum.
Çünkü gündüz çalışıyor, akşam ise saatlerce programa konu hazırlıyordum.
O zaman internet yoktu.
Eldeki kitaplar, dergiler vs. ne bulursam ganimetti benim için...
Program 50-55 dk. sürüyordu.
Müzik ağırlıklı değildi.
Ve en az 5 konu işlemem gerekiyordu.
Bir gün, bir konuyu anlatmak için elimdeki dergileri okuyordum.
Bir kelimeye öyle takıldım ki...
Anlatamam...
'Hukuk' kelimesi...
Bir fark ettim ki...ben cümle içerisinde bu kelimeyi kullanamıyorum.
Allah Allah, nasıl olur...
Ama gerçekten kullanamıyordum...
Sesim tıkanıyor ve bu kelimeyi söyleyemiyordum...
Bu korkumla yüzleşmem gerekiyordu.
Yüzleştim...ama çok da rezil oldum.
Çünkü okuduğum konunun içerisinde çok fazla geçiyordu ve ben her defasında 'hukuk' kelimesini doğru bir şekilde söyleyemedim.
O gün radyoculuktan soğudum...
Çünkü söyleyemediğim bir kelime vardı!
Ya başka kelimeler de varsaydı?
Başka kelimelerden, onları söyleyememekten ve yine rezil olmaktan korktum.
"Belki de benden başka çok kimse fark etmedi"...diye kendimi biraz olsun avutmaya çalışıyordum.
Ama nedense 'bu konu çok önemli' gibi düşünmekten de geri duramıyordum...
Özgüvenim beni yarı yolda bırakmıştı...
Veee kısa bir zaman sonra çok sevdiğim radyoculuğu bıraktım.
...
Yıl 2013...
Şimdi bakıyorum; internet var.
Program hazırlamak ne kadar kolay ve konforlu...
İnsan isterse bir yıllık program içeriğini 1 saatte oluşturabilir.
Radyo dinlemeye doyamıyorum...
Haberlerde 'R' harflerini söyleyemeyen bir Bakan'ın sesini bile duyuyorum...
Kimse rezil olmaktan korkmuyor diyorum...
Ben neden bu kadar korktuysam, bilemiyorum.
...
Bu arada hâlâ cümle içerisinde 'hukuk' diyemiyorum...
Ve hâlâ bazı kelimelerden çok korkuyorum...
...
Bugün programımın fon müziğini duydum bir yerlerde...
Ve tüm bu yaşananlar geçti gözümün önünden...
"Çiçek abbas..."
Bulunduğum şehirde yerel bir radyoda hanımlar için program sunuyordum.
Programımın adı; 'Hanımeli'.
Telaffuzu çok zor...
Her gün Hanımeli demeye başlamadan önce defalarca tekrarlıyordum.
Programımın adını ben koyamasamda, fon müziğimi seçebileceğimi söylediklerinde öyle mutlu oldum ki...
Nereden bilirdim;
o zaman radyodaki bütün kasetleri dinleyip programımın fon müziğine "Çiçek Abbas" filminin jeneriğini uygun göreceğimi...
Aslında 'bulamadım' dersem sanırım daha doğru olur.
Çünkü özellikle aradığım tek bir parça vardı.
İstanbul'da yaşarken geceleri hüzünle ve derin düşüncelerle dinlediğim; 'Kıymetli ve Aziz bir Dostun' sunduğu programın fon müziğini arıyordum....
Bizim radyoda o kaset olmadığı için geriye kalan bütün kasetleri tek tek dinlemiş ve o zaman öyle bir karar vermiştim.
Tommayster arkadaşa fonumun adını söylemeye çekinmemiş, ama bir kahkaha atmasına ve beni çömezlikle suçlayan bakışlarına da engel olamamıştım...
Payıma lâleler değil, "Çicek Abbas" düşmüştü...
...
Günlük 2 saat uykuyla program sunuyordum.
Çünkü gündüz çalışıyor, akşam ise saatlerce programa konu hazırlıyordum.
O zaman internet yoktu.
Eldeki kitaplar, dergiler vs. ne bulursam ganimetti benim için...
Program 50-55 dk. sürüyordu.
Müzik ağırlıklı değildi.
Ve en az 5 konu işlemem gerekiyordu.
Bir gün, bir konuyu anlatmak için elimdeki dergileri okuyordum.
Bir kelimeye öyle takıldım ki...
Anlatamam...
'Hukuk' kelimesi...
Bir fark ettim ki...ben cümle içerisinde bu kelimeyi kullanamıyorum.
Allah Allah, nasıl olur...
Ama gerçekten kullanamıyordum...
Sesim tıkanıyor ve bu kelimeyi söyleyemiyordum...
Bu korkumla yüzleşmem gerekiyordu.
Yüzleştim...ama çok da rezil oldum.
Çünkü okuduğum konunun içerisinde çok fazla geçiyordu ve ben her defasında 'hukuk' kelimesini doğru bir şekilde söyleyemedim.
O gün radyoculuktan soğudum...
Çünkü söyleyemediğim bir kelime vardı!
Ya başka kelimeler de varsaydı?
Başka kelimelerden, onları söyleyememekten ve yine rezil olmaktan korktum.
"Belki de benden başka çok kimse fark etmedi"...diye kendimi biraz olsun avutmaya çalışıyordum.
Ama nedense 'bu konu çok önemli' gibi düşünmekten de geri duramıyordum...
Özgüvenim beni yarı yolda bırakmıştı...
Veee kısa bir zaman sonra çok sevdiğim radyoculuğu bıraktım.
...
Yıl 2013...
Şimdi bakıyorum; internet var.
Program hazırlamak ne kadar kolay ve konforlu...
İnsan isterse bir yıllık program içeriğini 1 saatte oluşturabilir.
Radyo dinlemeye doyamıyorum...
Haberlerde 'R' harflerini söyleyemeyen bir Bakan'ın sesini bile duyuyorum...
Kimse rezil olmaktan korkmuyor diyorum...
Ben neden bu kadar korktuysam, bilemiyorum.
...
Bu arada hâlâ cümle içerisinde 'hukuk' diyemiyorum...
Ve hâlâ bazı kelimelerden çok korkuyorum...
...
Bugün programımın fon müziğini duydum bir yerlerde...
Ve tüm bu yaşananlar geçti gözümün önünden...
"Çiçek abbas..."
Ben de diksiyona çok dikkat ederim. Hani "benden başka çok kimse fark etmemiştir" demişsin ya, inan etmiştir. Hassasiyetini gönülden kutluyorum. Yine de bu, bu ülkede yaşayan insanların kendi dillerini layığıyla kullanamadıkları, belki de kullanmadıkları gerçeğini değiştirmiyor.
YanıtlaSilBiz, haberleri haber kanallarından takip ediyoruz. Nadiren de diğer kanallara yolumuz düşüyor. Diğerleri neyse de, asıl işi "haber" olan kanalların, sunucularını hangi kriterlerle seçtiklerini anlayamıyorum. Arkadaş, hiç mi dinlemediniz hatunu? Yoldan geçerken kolundan tutup mu çıkardınız ekrana? Vurgu, tonlama, prozodi, telaffuz... Hepsi hatalı. Üstelik her akşam aynı hatalar silsilesine devam ediyor. Pes! Hele biri vardı, teknoloji haberleri veren bir kızımız, daha tanıttığı ürünün adını doğru söyleyemiyor! Bir de Kanal D'de haberleri sunan spikerin sustuğu zaman, görüntülerin üstüne konuşmuş bir konserve ses var. O nasıl bir konuşma? İnsanı tiksindirmeye bire bir. Ben bu spikerlerden, sunuculardan çok, onları ekrana taşıyan adamlara kızıyorum. Bunlar genç, elbette tv'de "yüz" olmak isteyecek ve hadlerini bilmeyecekler. Siz ne demeye onları ekrana taşıyorsunuz ki?
Çok haklısınız Nurten Hanım...
SilÇok teşekkür ederim bu güzel ve anlamlı yorum için:)
Sağolun, selametle:)
Çiçek Abbas filmini severim. Ama müziğini unutmuşum. Dinleyince hatırladım. Aslında çokta kötü değilmiş. Keşke birakmasaydın radyoyu. Belki bir kursa giderek falan halledemezmiydin.ama insan bir kez sogudumu yapamıyor işte. Sonra da Anılarda hatırlaniyor.sevgiler canım
YanıtlaSilCanım Fatmam benim:)
SilBenim ki nasib işiymiş, öyle zannediyorum....
Yani kursa gidememem de nasibmiş diyelim...
Canım benim, "çok da kötü değilmiş" demen beni oldukça güldürdü:)
Sağol Fatmam benim:) İyi teselli:)
Ahhh anılar, ne de çabuk mazi oluyorlar...
Sevgilerimle.
Çiçek Abbas..
YanıtlaSilBüyük seven küçük insanların hikayesi değil miydi?
Çamurun içinde lalelerin de yaşayabileceğini ıspatlayan..
O filmde kaç kez dolmuştur gözlerim ve kaç kez ''Adam gibi seven''demişimdir hatırlamıyorum..
Oğlum da sormuştur:-Neden anne?
-Çünkü yürek seviyordu o zamanlar,gözler değil..
Yürekler seviliyordu o zamanlar,gövdeler kumaşlar evler arabalar değil..
Bir hikmeti vardır Sevdem..mutlaka vardır..
Bizim yürümek istediğimiz yoldan ayrılmaya sebep olan şeyler büyük daha anlamlı yollara sevk eden şeylere ulaşmak içindir belki de..
Güzel geçsin günün..çiçekli...ve yürekli kardeşim..
Senin gibi..
Canım Sevgim,
SilHaklısın canım,
Ben de hep böyle düşünüyorum, bakma yazdıklarıma, vardır mutlaka bir sebebi diyebiliyorum:)
Sayende günüm güzel başladı:)
Sağol Sevgim benim:)
Asıl güzel yürekli olan sensin,
Gerçekten...
Teşekkür Ederim sana...en içten...en yürekten...
..bu arada içini rahatlatır mı bir nebze bilemiyorum ama benim oğlum da ''r'' harfini net söyleyemiyor..:)
YanıtlaSilİçimi rahatlatmadı ama...:)
SilÇok uzakta birine karşı muhabbetim arttı:)))
Oğlunun yanından zerre kötülük geçmesin...
Selametle:)
Sırf bundan dolayı cok sevdiğin radyocugu bırakmana üzüldüm.Çiçek Abbas müziği deyip geçmemek lazım,hala gideri var.
YanıtlaSilSevgili coskunsel,
Silİçten yorununuz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle♥♡♥
Canım benim. Çok güzel böyle geçmişe dalıp gitmek. Bize her şey bir şeyleri hatırlatır. Baen bi şarkı, bazen bir film vs... önemli olan şu an. Sen de geçmişi düşünerek mutlu ol ve demekki böyle olması daha hayırlıymış diye düşün sevgiler :)
YanıtlaSilSevgili Melek,
SilÇok teşekkür ederim.
Sevgiler benden♥♡♥
Ne güzel anlatmissin.. sanki bir roman okudum ve aynen o ani yasadim.. cok basarili.. lugat parcalamaya gerek yok, bazen yazan kisi gözünüzün önüne geliyor ve bütün yazi canlaniveriyor iste.. selam ve dua ile..
YanıtlaSilSevgili Ceyda Su,
SilEstağfurullah, çok teşekkür ederim.
Selam ve dua benden♥♡♥
Yaaa ablamm.Müziğide dinleyince hatırladım programı.Sesin hala kulaklarımda.Dönsek o günlere tekrar olmazmı :(
YanıtlaSilAh canım benim:(...
SilBir kelime yüzünden böyle güzel bir işten vazgecebilir mi insan? Dusundurdu beni belkide yeteri kadar sevmiyordu işini bahane etti.dedim.
YanıtlaSilYanlış mı düşündüm
Bilemiyorum be Nabrut...
SilBelki de doğru düşündün...
Belki de çok korktum...