SU' LAR BAHSİ
İlmihalde ‘sular bahsi’ diye bir bölüm vardır. Burada suların özellikleri incelenir ve hangilerinin nerelerde, ne şekilde kullanılacağı sayfalar boyu uzun uzun anlatılır; Mutlak sular, mukayyed sular, akarsular, durgun sular, temiz, pis sular...
Konuya günümüz insanının gözünden bakmak hayli ilginçtir. Çeşmelerden akan -zaten- temiz şebeke suyu dışında alternatifleri öğrenmek okuyuculara çoğu zaman zor gelir. Ama ibadetler için hüküm içermesi ve ona göre amel edilmesi gerekliliğinden mesele kısa zamanda üstünkörü geçilir.
İnsanları sular
bahsi gibi anlatan bir ilmihal olsaydı içinde şu tabirler olur muydu? Mutlak
insanlar, mukayyed insanlar, durgun insanlar, temiz insanlar, pis insanlar... Okuyucular
konuları hızla geçip mevzuları merak etmeden kısa kesebilirler miydi? Mesela
acı çeken bir insan nasıl nitelendirilirdi? Aldatılmış bir kadın, kalbi kırık
bir erkek, dayak yemiş bir çocuk, işkence görmüş bir asker... Bir yetim, bir
öksüz, ya bir derviş nasıl tarif edilirdi?
Peki şehirleri,
beldeleri hükümle bağlayan bir kitap olsaydı neler anlatırdı bize? Mısır’ı,
Paris’i, Taşkent’i, Londra’yı, Tahran’ı nasıl yazardı? ‘Süt şehri’ Bağdat’ın
harap haline bakıp hangi sıfatı yakıştırırdı?
Kadim kültürler
birer birer yok olup giderken kabul etmek gerekir, dünya üzerinde değişen çok
şey var. En önemli değişimler ise insanlar tarafından yapılanlardır. Yüzyıl
önce ismi bile olmayan şehirler inşa eden insanoğlu, binlerce yıllık izleri
silmenin derdine düştüğünden beri hesaplar ve kafalar oldukça karışmış
durumdadır. Haliyle bunun tarifi zordur ya da yoktur.
Kâinatta her
şeyin bir ölçü içinde var olduğuna inanan insanlar; akabilir, durulabilir,
temiz ve pis olabilir. Ancak ölçüsüzler için alt sınır, üst sınır, bir tarif,
bir teşbih getirmek imkân dahilinde değildir. Atom bombası atabilirler, Mars’a
gidiyoruz diyerek milyonlarca insanı öldürebilirler, denizleri taşırabilirler,
deprem dalgalarını tetikleyebilirler… Yaşlanmamak için her çareye başvurup,
defalarca organ nakli olabilirler. Bunların her biri bir nasipsizlik
meselesidir. Ölçüsüzlük onların her zerresini ele geçirmiştir ve tamamen
kötülüğe işleyen bir hesapta var olmaya zorlamaktadır. Bu plan şeytani ve çok
eskidir. Su ile topraktan yaratılan ilk insanla paralel ahde edilmiştir…
Sular bahsi
günümüzde bizi çok ilgilendirmiyor gibi görünse de aslında tekrar tekrar
okunması gereken bir meseledir. Allah(c.c.) her şeyi sudan yarattığını
buyururken insan da çok büyük oranda buna dahildir. Su azizdir. İnsanda… İnsan
kalabildiği, insan olabildiği kadar öyledir. Değilse zaten esfeli safilin, yani
hayvandan daha beterdir.
İnsanın hayat
yolculuğunda en büyük kazancı suyunu temiz tutabildiği kadar çırpınmak ve
akmaya devam edip durgunlaşmamaktır… Birçok menzile ulaşacak, köşeleri
yontulacak, köşeleri yontacak ve değişimin iyi tarafında olarak safını belli
edecektir.
Suyun da en
büyük gücü akmakta gizlidir. Durgun olmadan, etrafına ulaşmaya çalışan su
temizdir, temizleyicidir. Duru olmakla olmamak arasında gidip gelen, arada
bulansa bile istikametten şaşmayan su kesinlikle membaına ulaşır.
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikrinizi belirtmenizden mutluluk duyarım.
Yazacağınız her şey benbir için çok önemli ve kıymetli.