Salıncaklı ev


Bir anı daha benbirden size...
Bunu anlatmamın bir sebebi var, onu ileride bir gün yazacağım inşallah...
..................

O yaz anneannemin evindeydim.
Anlatayım, bi zahmet dinleyin...
Anneannemin 3 katlı ahşap evini koşarak yıkmaya çalışan kuzenlerle beraberdik...
Biz koşarken ev sallanır, ardından dedem bize bağırırdı.
Anneannem bağırmazdı, o yüzden evi ona isnad ederdik. Hiç dedemin evi demezdik...ev hep anneannemin eviydi.

Fedakardı, yaşmağını taktığı başında ağarmamış saç yoktu, ama yüzü fazla kırışmamıştı anneannemin. Güzeldi, hızlıydı, becerikliydi. Eteğinin önüne bir peştamal takar, öyle iş yapardı.
Dedemin evin tavanı niyetine sıra sıra dizdiği kütük ağaçlara ip bağlayıp, bize salıncak yapacak kadar da cesur...
Salıncağa oturunca nerede olduğumuzu unutur, ayaklarımızı tavana değdirip, midemiz bulanmaya başlayınca inerdik...
Evin en güzel yeriydi salıncak. 10 metre ya da 20 metreydi yüksekliği, Ömer 30 dedi ama, o kadar da değil biliyorum.
Belki 25 olabilir. Çok yüksekti, heyecanlıydı birde...


Severdim anneannemi, oda bizi severdi.
Yanına gelince özgür hissederdik kendimizi. Her yaz kuzenlerle burada buluşurduk. Hepimizin kış boyu özenle biriktirdiği yarı-yalan, yarı-gerçek onlarca hikayesi vardı.
Sayılı günler geceler boyu anlatılan, ama bitirilemeyen nede tatlı hikayelerdi...
Ben ne dinlemeye, ne anlatmaya doyamadan, ne de çabuk büyüdüm...anlayamadan.
.....
Daha geleli bir kaç gün olmuş, yorulmuşum çelik-çomak sallamaktan...
Camdan bakıyorum, akşam hangi oyunu oynamadan eve girmeyeyim diye düşünüyorum.
Ama sokakta var bir hareket...
Kalbim duracak, neler oluyor, Allah'ım ne olur yardım et.
Ok gibi fırladım lastik pabucun biri elimde, biri ayağımda. Anneannem arkamdan bağırıyor "dur anan kızar" derken ,ben çoktan sokağın ortasındaydım...

Oda ne? Mahalleden bir kız, almış eline tahta bir kasa, içine koymuş bir-iki eşya...
"Ne yapcan ki bunlarla" dedim.
Ben misafirim ya burada, cesaret bende! Kimse sormuyor, bekliyor öyle...
Belli, merak etmişler de kızın başına gelmişler, kalabalık etmişler.
Benden sonra herkes sordu, ne yapcan? Satıcam demez mi?
Kız da bir ciddiyet, bir eda...
Kaç kuruşa?
50 kuruş bu, 50 bu, bu 60 kuruş...
Ne yani gerçek mi satcan?
Nasıl satcan?
Kız benle aynı yaş, ama mahalleden.
Ben misafirim ya, hemde istanbuldan...bana gıcık olmuş belli.
"Sana ne, benim değil mi satarım" dedi.
Oyuncakları koymuş kasaya, bir de fiyaka!
-tek senin mi var oyuncağın, eşyan!
Benim de var."dedim.
Senin neyin varmış, ha, anneannene oyuncak mı getirdin?
Kafam kıza fena bozuldu.
Yooo...ama var işte, getirince görürsün.
Lastik ayakkabılarımı yeni giymiştim ki, çıkardım girdim eve.
Surat beş karış geçtim camın önüne.
Başladım düşünmeye...
Aklım dedemin kilitli çekmecesinde, anneannemin dolabında, mutfağında, tavan arasında.
"Ne satabilirim" soruların şâhı olmuş, düşünmekteyim...
Dayımın okumaya gitmezden evvel topladığı eşyalar vardı bir yerlerde.
Anneannem ıvır-zıvır demişti hepsine... Düşündüm de bana da tam ıvır-zıvır lazımdı.
Camdan bir daha baktım.
Kız hala orada ve başı kalabalık, kim bilir neler sattı...
Ahhh hemen bir çare bulmalı.
Başında bir sürü çocuk, ne işleri var?
Sanki bakacak bir şey mi var? İki tane kıytırık oyuncak. Asıl bombayı ben patlatacağım şimdi, de, bu ıvır zıvır kimseye göstermeden bu evden nasıl çıkacak?
Tam o sırada anneannem aklımdan geçenleri anlıyor... "şişt ne yapıyorsun" diye sorup, ardından meraklı bir bakış fırlatıyor.
"Hiiiç" diyorum tabiki.
Ne desem? Biricik oğlunun eşyalarını götürüp 50 kuruşa yolun ortasında satacağım mı diyeyim?
O kadar cesur değilim...
Ama dürüstlüğüm tuttu, "anneanne ben bunları alabilir miyim?" dedim, en uslu halimle. Görende beni sanar bir şey yapacak...Nerden bilsin götürüp satacak?
Acıdı bana anneannem.
"Al bakalım, ama dayın duymasın, hatıra saklar onları..."
Sonra gözleri yaşlara bürünerek, "amaaan, nereden fark edecek, bir daha bu eve ne zaman gelecekte fark edecek dedi...üzülerek..."
Başka zaman olsa anneanneme hiç kıyamazdım, ama akşam olmadan bu raundu o mahallenin kızına kaptıramazdım.
O anki sevincimle beraber bulduğum bir leğeni aldığım gibi soluğum kesildi de, naylon ayakkabılarımı yine tam giyinemedim.
Gittim kızın yanına, akşam olmak üzere...
"Ben geldim hey!"
"Ben sattım her şeyi, sen ne geldin?
Bak 1.5 liram var."
Nasıl yani sattın mı her şeyi...dedim.
Evet bak parama.
Avucunu uzattı, bir sürü demir para, o an gümüş gibi geldi gözüme...
Sen ne getirdin?
Hiiiç bunları...Dayımın eşyalarını.
O zamanlar hiiiç demek çok şey demekti.
Anlayanlar bilirdi.
Bir bozuk kırmızı lamba, bir kemik misket, bir arkadan basmalı tükenmez kalem.
Ama bu ona saydığım, söylediğim...
bana göre o an lamba bir yakut, misket bir elmas, kalemde sanki sihirliydi...
O kadar kıymetliydi, değerliydi.
Kaça satacaksın?
"Bu 50, bu 50, bu 50" dedim gür sesle.
İyi al parayı, sat bana dedi.
Nasıl yani, alacak mısın hepsini?
"Evet" dedi ukala kız, benim param değil mi, alacağım...
Normalde o kıza hiç bir şey satmazdım da...şimdi bu eşyalar anneannemi üzüyor, baktıkça dayım aklına geliyor,  bir de anneanneme para lazım...
Onu belki dayımın yanına bile götürürüm...
İyi bende sattım o zaman...
Aldım 1.5 lirayı, koydum cebime.
Vereceğim anneanneme, ama 1 külah çekirdeği hak etmedim mi?
30 kuruşa gittim aldım.
Alırken bakkal amca bana leblebi tozundan bahsetti, biliyorum gerçi ama, "içinden küçük oyuncak çıkıyor" diyince sırf bir daha satacak bir şeylerim daha olsun diye, 2 pakette ondan aldım .
O ucuz, tanesi 25 kuruş, 2 paket etti 50, birde çekirdek, gitti 80 kuruşum.
Ahhhh...kendi paramı harcamak ne güzel.
Merak etme anneanne ben bu işi ilerleticem, değil ankara, seni o çok istediğin hacca bile götürücem.
Amaaa, ondan önce, ne satsam, ne satsam?
Evde olsaydım şimdi neler bulurdum satacak.
Dedemin çekmecesinde var mıdır acep bu çocuklara göre oyuncak?
Anneannemin kurduğu salıncaktayım.
Sallanırken aklım hep bunda, neler satarım...neler satarım...
sabah olunca başka çocuklar neler satacak?
Sallanıyorum...
Ah bu salıncak.
Ayaklarım tavana değiyor, dedem bu kez kesin çok kızacak...
........

Yorumlar

  1. Ah Sevdem..
    Cocuklari getir bana..benimkilere seninkilere bakarim ben sen yaz..
    Oyle cok ortak nokta buldum ki bu yazinda..
    Salinca..ahsap ev,kizmayan buyukanne..pestemali..
    Yari yalan yari gercek hikayeler..o gicik kiz ! (bende de vardi boylesi :)

    Cok guzel bir yazi bitanem kalemine saglik ha bir de son olarak..girisimciligin o zamandan beri varmis demek ki:)

    ne satsam ne satsam :))


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canımmmm benim...
      çok mutlu oldum yorumuna, gözlerim yaşardı inan:(
      ortak noktalar daha çoook...
      ah keşke gelebilsem, değil çocuklara baktırmak, bayramım olur herhalde...
      evet girişimciliğim o zamanlar tavan yapmıştı, anlatacağım inşallah bir gün...

      Sil
    2. Acsan kalbimi gorsen icinde sana dair neler var..

      Sil
  2. cok güzeldi canım kalemine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, iltifat ediyorsunuz...bir anı işte...

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. Evet, girişimciydim:)))
      kayserili değilim, soy kütüğümüzü de kontrol ettirdim, yok kayseriyle alakamız, ama ben taaa o zamandan böyleydim...
      Sevgiler mrd, teşekkür ederim.

      Sil
  4. o kadar güzel anlatmışsınki beni o yıllara döndürdün, bende anneannemin yanında kaldım köyde, o yazları hiç unutamam, tam özgürce yaşadım çocukluğumu:)
    hayal kurmak ve girişimde bulunmak çocukluktan varmış,
    dedenin çekmecesi?
    devamı var mı bu yazının yarım kaldı sanki, devamıda olsun lütfen bu girişimci ruhun maceralarının:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sema bu bahsettiğim 3 kümbetlere çok yakın, tebrizkapıdan sallandın mı 5 dk.lık mesafede geçiyor haaa:)))
      Yarım tabiiki, bende hikayelerin hiç biri burada anlatılabilecek kadar tamam değil:(...ya da kısa değil:)
      Sevgilerimle canım.

      Sil
    2. Yaa, babamın teyzesi otururdu orda, iki katlı bahçeli, çeşmeli evlerdendi, şimdi oralar nasıl oldu bilmiyorum, üç kümbetlerin çevresi düzenlenmiş, eski evlerde çok, bir fırsatını bulursam giderim oralara, canım hemşerim bendende sevgiler...

      Sil
  5. Girişimci ruhun ta o günlerde varmış:))Kalemine sağlık,sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birincisin, sağol,
      Ben de sana sevgilerimi gönderiyorum♥♡♥

      Sil
  6. Harikasın seenn :) yazılarını okumak çok hoşuma gidiyor, yüreğine sağlık..

    Benim çocukluğumda abilerim de satardı bir şeyler, ama evden değil.Çikolata, sakız gibi şeyleri toptan alıp perakende satarlardı..ama bana hiç vermezlerdi :)) Ne de olsa onlar sermayeydi...:))

    Anneannene de bravo valla, benim hiç öyle bir anneanne ya da babaannem olmadı..
    Muhabbetle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. EstaGfirullah, teşekkür ederim♥
      Utandım, kızardım, bozardım şimdi...
      Evet sermayeden yememek lazım:)))
      Yaaa...benim böyle bir anneannem, anneannemin tam zıttı da bir babaannem vardı...
      Bütün çocukluğum boyunca anlayamadığım bu tezat bazen en mutlu günlerimizi zehir etti...
      Babaannem bizimle yaşıyordu...
      Sevgiler, muhabbetler sana olsun canım...

      Sil
  7. Babam Almanya'daydı
    Yılda iki kere
    Birer haftadan
    İki hafta gelir
    Görür müydüm, sarılmaktan göremez miydim
    Tam hatırlayamıyorum
    Bana üzerinde dijital saat olan bir tükenmez kalem getirdi
    Basmalı değil
    Çevirerek açılıyor
    Hani asansörlü diyorlar yaa
    Onlardan
    Gövdesi sarı tepesi mavi olan ucuz kalemler vardı
    Bir de benim saatli dışı metal kalemim
    ....
    Devaını iş dönüşü anlatacağım şeker
    Çıkmam lazım
    Ama yazmadan da edemedim,
    Sevgiler
    :)
    Heyy!!!
    Gülümsedin gördüm
    Gördüm, gördüm, gördüm
    :):):)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen yazarsın da ben nasıl gülümsemem...
      Adını gördüğüm an heyecanlandım, yazını okuyunca meraklandım...
      Bekleyeceğim...

      Sil
    2. Efendim...
      Nerede kalmıştık
      Hımmm!!!
      Gövdesi sarı tepesi mavi olan ucuz kalemler vardı
      Bir de benim saatli dışı metal kalemim
      ...

      Yan mahallede
      Siyah gür ve küt saçlı
      İlknur adında biri vardı.
      Hafta sonları
      büyük ama derin olmayan plastik bir sepetin içine
      ıvır zıvırlarını doldurur çekiliş usulü satardı
      İlk defa katılacaktım
      Heyecanlıydım
      ve en güzel eşyanın bana çıkmasını umuyordum
      Saat 15:00 de demişti
      Eee artık dijital saatim var
      Kullanmam lazım değil mi
      Çocuk aklı işte
      Evden çıkmak için 15:00 olmasını bekliyorum
      Elimde kalem
      14:55
      14:57
      14:59
      15:00
      Yuppiii
      Tamam işte saat 15:00 oldu
      Koşarak çıktım
      Bahçelerine gittim
      Ve ne göreyim
      Dijital saat kurbanı olmuştum
      Alınanlar alınmış, oyun oynanmaya başlanmış bile
      Sonrasında hiçbir çekilişi sevmedim
      Aklımda katılamadığım o çekiliş ve 15:00 kaldı
      :)

      Sil
    3. Sen daha küçüklükten girişimciymişsin:))
      Harika bir anıymış güzel anılarını bekliyorum:))
      Sevgilerimle.

      Sil
    4. Teşekkür ederim canım kuğum benim...
      Sağol okuduğun için,çok mutlu oldum inan♡♥♡

      Sil
    5. Elifem, benim de aklımın kaldığı onca şey varken, sana teselli veremem...
      Ama çok teşekkür ederim, bu hatıranı benimle paylaştığın için...

      Sil
    6. O dijital saatli kalemden bende de vardı. Hac dan getirmişlerdi:):):)

      Sil
  8. Ne kadar güzel bir anı...
    Yüreğine sağlık yine harika bir yazı olmuş...
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder


Fikrinizi belirtmenizden mutluluk duyarım.
Yazacağınız her şey benbir için çok önemli ve kıymetli.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kişisel Bir Hayat Planı

Döner misin bana?