Bir özür, bir anı ve bir cevap...
Merhaba,
Uzun
zaman önce sevgili arkadaşım Rümeysa tarafından mimlenmiştim…Hemen arkasından birkaç
mim daha aldım sanıyorum… Geçirilen bir grip ve uzun süreli misafir ağırlama
işlemleri olmasa inanın hiç havada bırakmazdım sevgili mimlerimi… Ancak hayat
hep bizim istediğimiz yönde akmıyor. Sıkıntılar, zorluklar, işler, güçler vs…
Herkesten çok özür diliyorum...
Bu gün de sevgili Zel bana bir mim göndermiş… Herkes adına en son gelen mimimi
cevaplamak istiyorum…
Öncelikle
gelen mimler;
Sevgili Umut Sepeti Zel…..başka
da bilmediğim varsa beni bağışlasınlar ne olur…
Hangi
şekilde kitap okumayı seversiniz? Mimin konusu…
………………….
İlkokula
yeni başlamıştım, memleketten İstanbul’a taşınmıştık… Babam okul okuyacak,
büyük ‘baba’ olacaktı. İlk okuduğum okulu hatırlamıyorum, yani yollarını, duvarlarını…
Çünkü tam 5 kere okul değiştirdim 5 senede… Ama bir şey hatırlıyorum, okula
başlayınca öğretmen benden hiç hoşlanmamıştı. Şimdi fark ediyor ve anlıyorum
ki, şiveli konuşan bir çocuktum, eee çok normal memleketten gelmiştim ve
İstanbul’un en göbeğine düşmüştüm. Çok üzülmüştüm, çok!
Hakarete
varan sözler duyduğumu hatırlıyorum, sonra bir gün küçücük yüreğimle babama
sarılıp ağlamıştım; ‘baba ben böyle olmak istemiyorum, böyle konuşmak
istemiyorum…’
Babam
bana o gün ; ‘ kızım aslından utanma, ama İstanbullu olmak bir güzelliktir, bir
özelliktir’ demişti. ‘Bak öyle konuşmak istiyorsan çok okuman lazım… çok
okursan bir gün öğretmenin senin gibi bir öğrencisini üzdüğü için utanır…’
Çok
zordu babamın dediği, çok uzun yoldu… oysa ne çok istemiştim hemen bir çare
bulmasını. Olmadı… ama bana göre olmasa da kendince bir çare bulmuş olmalıydı ki… bana kitaplar
aldı. Öyle yeni kitaplar değil, sahaflardan, yaşıma göre de değil, tarih kitapları,
dergiler, ne bulduysa aldı geldi…
Ben
de okudum, okudum, okudum… Öğretmenimi utandırmak için okumaya başlamıştım, ama
öyle aşık oldum ki kitaplara, öğretmenimi bile unuttum…
Bir
gün yurt dışından yeni bir kız geldi sınıfa, Türkçeyi bilmiyordu ama, öğretmen
onu en ön sıraya aldı… yüzüne baktı, sevdi, saçlarını okşadı… Kızın elinde bir
kitap vardı, 1. Sınıftaydım… Kitabın üzerinde iki tane göz vardı ve nasıl
yapmışlarsa o zaman onları, gözler içinden sallanıyordu… Bütün sınıf kızın
elindeki kitaba bakmış kalmıştı. Ben de baktım kaldım ama öyle böyle değil… O
kitaba sahip olmak için o zaman herhalde bana ait olan ne varsa verirdim. Ama
değil sahip olmak, içindekileri hiç öğrenemedim. Basit bir hikâye kitabıydı
belki, belkisi fazla, öyleydi, ama gıcır gıcırdı… yepyeniydi ve benim sahaflardan
alınmış, sararmış ve ne dediğini anlamadığım kitaplarım gibi değildi… Öğrenemedim
o kitapta ne yazdığını, çünkü o kız, bir gün olsun elinden bırakmadığı kitabını
bana hiç göstermedi. Uzaktan baktım o sallanan gözlere ve babamın bana o kitabı
alamayacağını öğrendiğim gün, 7 yaşım biterken bir şey daha anladım… kitaplar
sahaflardan alınınca güzeldi… öbür kitapların hepsinin dışı güzel olsa da, içi
bana acı çektirirdi.
………………………………
Ben
kitapları okurken içime çekerim… Severim kitaplarımı. Onlar bana kimsenin
olamayacağı kadar cömert davranırken, vaktimi saatimi gözetmezken, müsait misin
değil misin muhabbeti yokken aramızda, onların kıymetini bilmeye çalışırım…
Dosttan öte dosttur kitaplarım bana. Yarendir, arkadaştır, duamdır, heyecanım,
üzüntüm, merakımdır. Bazen sevdamdır, yaşanmış… Bazen sevdamdır yaşanamamış…
Ama kıymetlidir kitaplarım… Eski olanı da yeni olanı da başım gözüm üstüne…
Bir
öğretmen olsam, sanıyorum kitap okumaya aşık ederdim çocuklarımı… Öyle ki; benim
sınıfım komple yazar olurdu:) 'Kitap okumayı seven bir nesil
yetiştirmek isteyen biri' gibi okuyorum kitaplarımı… içime çekerek ve düşünerek…
Bazen dumanlı geceler eşlik ediyor, bazen yağmurlu gündüzler hüznüme hüzün
katıyor. Ama ben o kadar yolun başındayım ki… okuduğum kitaplar okuyamadığım
kitaplara kıyasla gökyüzünde bir yıldız gibi… Okyanusta bir damla ya da…
Yolun
başındayım… Yeni okumayı öğrenen kızımla beraber okuduğum kitaplar beni de
baştan başlamaya zorluyor. Hadi diyorum, sen de yeniden başla… sanki ilk okula
başlamışsın, kimse heyecanını, aşkını kırmamış, onca yokluğu acıyı çekmemişsin…
yedi yaşındasın… Yeniden başla…
Ah
mümkün olsa, her şeye yeniden başlamak, öyle okurdum kitaplarımı, ön yargısız,
kaygısız…masum…
Hoşçakalın…
Sevdeciğim,inşaallah okumaya aşık evlatların olur.Ne diyeyim bir Türkçe öğretmeni olarak utandım senin cümlelerini okurken. :(
YanıtlaSilCANIM ÇOK GÜZEL YAZMIŞSIN DUYGULARINI
YanıtlaSilALLAHA EMANET OL
HAYIRLI GECELER
Tatli arkadasim benim tatlim tatlim!..
YanıtlaSilHic bir sebep yok ozur dilemene kendini uzmene..
Can'sin sen..sana gonul konulur mu hic?
Sevilmektesiniz hanimefendi,o kadar!..
kitaplar gerçekten antideprasan gibidir.
YanıtlaSilbende ne zaman bunalsam kitap okuyorum iyi geliyor.
çok güzel duygularını ifade etmişsin canım
hayırlı günler:))
ah bu öğretmenler... ben de bir öğretmenim ve aynen sizin dediğiniz gibi bir öğretmenin sınıfında okudum 5 sene... şimdi öyle olmamak için elimden geleni yapıyorum asla öğrencilerim arasında ayrım yapmıyorum...
YanıtlaSilNe güzel ne güzel öğretmen olurdun...bir şey anladıysam şu yaşımda (yaşımı söylemiyeyim:)hiç bir şey için geç değil...yeter ki iste..bazen istemek az kalıyor,çok istemek gerekiyor...o oynayan gözlü kitap gibi benimde ilkokulda unutamadığım bir masallı takvim vardı...ülkerin takvimiydi ,ne çok istemiştim..
YanıtlaSilKitap okurken bende yaşamdan soyutlanıyorum sanki, ruhum arınıyor:) İzlemeye aldım seni beklerim bende
YanıtlaSilGüzel..
YanıtlaSilbloğunuza bayıldım:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, çok zarifsiniz:)
SilSevgilerimle ♥♡♥♡♥